Sektörel
Bakan Bayraktar : “OVP ile enflasyon baskısını azaltmayı hedefliyoruz”

AAtölye’de Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’na konuk olan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmeler yaptı.
Bayraktar, doğal gaz ve elektriğin vatandaşın en temel ihtiyaçları olduğunu belirterek, “Doğal gazı bütün Türkiye’ye, hane halkına götürme hedefimiz var. Şu anda 81 ilimizde doğal gaz var. Bu artık bir zaruret. Evde, işte ve sanayide kullandığımız önemli bir yakıt. Bunu büyük oranda ithal ediyoruz.” diye konuştu.
Karadeniz’de doğal gaz keşfine kadar doğal gazın neredeyse tamamının ithal edildiğini anımsatan Bayraktar, fiyatların uluslararası gelişmelerden fazlasıyla etkilendiğini ve kırılgan olduğunu vurguladı.
Bayraktar, salgın döneminden bu yana doğal gaz ve elektrikte hane halkı ve ticarethanelerin devlet tarafından desteklediğinin altını çizerek, şöyle devam etti:
“Elektrik ve doğal gazda Hazine üzerinden çok ciddi desteğimiz var. 1000 liralık gaz ve elektrik faturasının yüzde 60’ı halen devletimiz tarafından karşılanıyor. Bütçe imkanları mertebesinde bu desteklere devam edeceğiz. Vatandaşımızın dünyada gelişen, artan fiyatlara karşı korumaya devam edeceğiz. Bunu yaparken destek mekanizmasını daha etkin kullanmamız gerekiyor. OVP içinde de desteklerin etkinleştirilmesi başlığı altında var. Her birimizin evinde kullandığımız elektrik ve gazda bu destek var. Gelir grubu yüksek, gerçek maliyete katlanabilecek tüketicilere maliyetine göre, maliyet esaslı yansıtmak daha doğru diye düşünüyoruz. Gerçekten ihtiyaç sahibi, daha dar gelirli vatandaşlarımızı, emeklilerimizi bu destekten istifade ettirip bunu karşılayabilecek ve evi çok daha büyük olan, çok fazla elektrik kullanan, elektrikli aracı olan, tüketimi belli oranın üzerinde olan vatandaşların bu desteklerden faydalanmak yerine gerçek maliyetleri karşıladığı bir modeli düşünüyoruz. Bütçe imkanları nispetinde bu destekler devam edecek. Enerji fiyatlarında oluşabilecek değişikliklerin enflasyona etkisini göz ardı etmeden Merkez Bankası ve Hazine ve Maliye Bakanlığımızla eşgüdümle süreci yürüyoruz.”
OVP kapsamında öncelikli unsurlardan birinin cari açık ve enflasyonla mücadele olduğunu belirten Bakan Bayraktar, “Bunları düşürmekle alakalı çok önemli hedeflerimiz var. Enerji ithalatını düşürecek, cari açık ve enerji maliyetlerini düşürerek enflasyon üstündeki baskıları azaltmakla alakalı bu programda doğrudan yer alıyoruz” dedi.
Yeni doğal gaz platformu 2026’da üretime başlayacak
Bayraktar, Türkiye’nin enerji ithalat faturasını düşürme hedefi kapsamında kendi kaynaklarını artırmaya yönelik faaliyetler yürüttüğünü anımsatarak, Karadeniz’de Sakarya Gaz Sahası’nda arama çalışmalarının devam ettiğini kaydetti.
Sakarya Gaz Sahası’nda 2,6 milyon hanenin doğal gaz ihtiyacını karşılayacak 6 milyon metreküpün üzerinde üretim seviyesine ulaşıldığını aktaran Bayraktar, Sakarya Gaz Sahası dışında da günlük yaklaşık 1,5 milyon metreküplük üretim olduğunu dile getirdi.
Bayraktar, Türkiye’de 20 milyon hane olduğunu, Karadeniz’deki üretim sayesinde hane halkının yüzde 12-13’lük kısmının ihtiyacının yerel üretimle karşılandığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Hedefimiz ilk fazdaki 10 milyon metreküp hedefine ulaşmak. Eylül sonunda 7 milyon metreküpün üzerine çıkacağız ama ilk hedefimiz olan 10 milyon metreküpe de 2025’in ilk çeyreğinde ulaşmış olacağız. Bununla beraber yaklaşık 4 milyon hanenin doğal gaz ihtiyacını artık kendi gazımızdan karşılamış hale geleceğiz. İkinci faz ve üçüncü faz çalışmalarımız devam ediyor. Dolayısıyla bu üretimi de hızlı bir şekilde arttırmamız lazım.”
Sakarya Gaz Sahası’nda kullanılacak doğal gaz platformunun Singapur’da modernizasyon çalışmalarının tamamlandığını ifade eden Bayraktar, “Yeni yüzer doğal gaz platformu 26-27 Eylül gibi Türkiye’ye gelecek. Şu an Akdeniz’de seyir halinde. Onunla biz üretimi iki katına çıkarmayı hedefliyoruz.” ifadesini kullandı.
Bayraktar, yerli tersanelerde geminin aktivasyon işlemlerinin yürütüleceğini, devreye alındığında platformun üretim üssü haline geleceğini ve 20 yıl sahada kalacağını anlatarak, “Çanakkale’deki bir limanda bazı işlemler yapılacak, birkaç ay orada kalacak. Ondan sonra da Filyos’a gelip son hazırlıklarını yapacak. 2026’nın ortasında bu üretim üssündeki platformu Sakarya Gaz Sahası’na gönderip üretime başlayacağız” diye konuştu.
Söz konusu çalışmalar kapsamında 2025’in ilk çeyreğinde günlük 10 milyon metreküp üretime ulaşılacağına işaret eden Bayraktar, “Bu, 4 milyon hane demek. Bu üretim üssünü kurduğumuz zaman bir 10 milyon daha buradan gelecek. Dolayısıyla biz 2026’nın ortasında günlük 20 milyon metreküp üretime çıkacağız. Dolayısıyla 8 milyon hanenin doğal gaz ihtiyacını kendi gazımızla Sakarya’dan karşılamış olacağız” değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Bayraktar, Rusya’nın Ukrayna üzerinden Avrupa’ya gönderdiği doğal gaza ilişkin kontratın yakın dönemde biteceğini anımsatarak, Rusya’nın gaz tedarikinde 3 temel rotanın olduğunu dile getirdi.
Kuzey Akım’ın Almanya’ya ve Almanya üzerinden Avrupa’ya doğal gaz ilettiğini anlatan Bayraktar, Kuzey Akım Boru Hattı’nın meydana gelen patlama sonrası devre dışı kaldığını, Ukrayna üzerinden yürütülen tedarikin de 30 Aralık’ta sona ereceğini söyledi.
Bayraktar, 2020’de devreye alınan TürkAkım Boru Hattı üzerinden Türkiye’ye, ikinci boru hattıyla da Türkiye üzerinden Bulgaristan’a ve Avrupa’ya gaz iletildiğini belirterek, Ukrayna ile anlaşmanın sonlandırılması durumunda Avrupa’ya tek hat üzerinden gaz gönderilebileceğini ve arz güvenliği açısından ciddi sıkıntı oluşabileceğini vurguladı.
Bu durumun Avrupa’daki gaz fiyatlarını artırabileceğine değinen Bayraktar, “Biz mümkün olduğu kadar farklı kaynaklardan gazı ülkemize alarak, çeşitlendirerek, tedarik portföyümüzü genişleterek kendi arz güvenliğimizi sağlarken bir taraftan da ilave oluşabilecek kapasiteyi Avrupa’ya sevk etmeyle alakalı çalışıyoruz. Buna başladık. Birkaç ülkeye ihracat yapmaya başladık. Türkiye’den doğal gaz satıyoruz. Onun dışında Macaristan, Romanya, Bulgaristan’a gaz tedariki sağlıyoruz.”
Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi ay sonunda Somali’ye gidecek
Bayraktar, Somali’de denizlerdeki 3 sahada Türkiye Petrolleri’nin ruhsatı olduğuna dikkati çekerek, sahaların her birinin 5 bin kilometrekare olduğunu kaydetti.
Somali’de toplamda 15 bin kilometrekarelik deniz yetki alanında arama ruhsatı olduğunun altını çizen Bayraktar, “Bu kapsamda da aramanın en önemli adımlarından biri sismik faaliyet. Dolayısıyla biz bunun için Oruç Reis Sismik Araştırma Gemimizi inşallah bu ay sonunda veya ekim ayının başında Somali’ye gönderiyoruz. Netleşmiş tarihler var ama deniz durumuna göre Deniz Kuvvetlerimizle beraber gemimiz oraya gidecek ve bugüne kadar orada hiç yapılmamış 3 boyutlu sismik çalışmayı yapacak” diye konuştu.
Bayraktar, Somali’de petrol emareli blokların ağırlıklı olduğu bilgisini paylaşarak, “Elbette ki sismik çalışmalar bitmeden, analiz yapılıp sondaj yapılmadan bir keşiften bahsetmek söz konusu olmaz. Şu andaki ilk verilerle Somali offshore’unda petrol emareli bir arama faaliyetine başlıyoruz. Ekim içinde, ekim bitmeden Oruç Reis oraya varır ve bu çalışmalara o bölgede başlar. Birkaç ay sonra oradan daha net ‘burada şu sondajı yapmamız lazım şu derinlikte’ değerlendirmesiyle sonraki aşamaya geçebiliriz” değerlendirmesinde bulundu.
Somali’deki olası keşif durumunda bölgedeki petrolün Somali devletiyle “üretim paylaşım anlaşması” kapsamında paylaşılacağını ifade eden Bayraktar, “Onların alması gereken devlet haklarını verdikten sonra yeter ki petrolünüz olsun dünyanın her yerinde satabilirsiniz. Ülkemizdeki rafinerilere getirebiliriz. Dolayısıyla hızlıca ticarileşmesi ve ekonomiye kazandırılması mümkün olacaktır. Libya’nın da bize offshore’unda sismiklerimizle çalışmamız noktasında bir önerisi, teklifi var. Doğrusu biz de buna sıcak bakıyoruz” dedi.
Yeni üretim gemisi 20 yıl Sakarya Gaz Sahası’nda olacak
Bayraktar, Türkiye’nin yeni doğal gaz üretim gemisine de değinerek, bu geminin keşif ve sondaj değil üretimle alakalı olduğunu belirtti.
Söz konusu geminin 20 yıl boyunca Sakarya Gaz Sahası’nda sabit bir noktada durarak üretim yapacağını aktaran Bayraktar, “Bütün bu coğrafyalardaki faaliyetler için elbette ki ilave gemilere ihtiyaç olabilir. Çünkü dediğim gibi şu andaki 4 gemimiz Karadeniz’de çok ciddi şekilde üretimi artırmakla ilgili çalışıyor. Bunları belli bir planlama dahilinde yani Oruç Reis’in mesela Karadeniz’deki görevi bitti, oradaki çalışması bitti, şimdi Oruç Reis’i Somali’ye gönderiyoruz. Benzer şekilde Barbaros Hayreddin veya diğer gemilerimizin de böyle farklı dönemlerde görevlendirmelerini yapabiliriz. Yani mümkün olan en uygun şekilde, en optimum şekilde bu gemilerimizi kullanacağız” diye konuştu.
Bakan Bayraktar, Türkiye’nin Shell ile imzaladığı sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) anlaşmasına ilişkin şunları kaydetti:
“Aslında bu da temelde enerjideki dışa bağımlılığı, cari açığı düşürmekle alakalı ortaya koyduğumuz bir stratejinin yansıması. O stratejide şu vardı: Bizim tedarik kaynaklarımızı, arz kaynaklarımızı mutlaka çeşitlendirmemiz lazım. Doğal gaz açısından bölgemiz çok zengin. Dünyanın en büyük doğal gaz rezervlerine sahip komşularımız var. Rusya, İran , Azerbaycan var ve bizim petrol boru hatlarımız var. Bu ülkelerden gaz tedarik ediyoruz ama mutlaka Türkiye’nin artan gaz talebini karşılamak için bunu çeşitlendirmemiz lazım. Onun için adeta bir seferberlik gibi biz Türkiye olarak son 7-8 yılda biliyorsunuz gazlaştırma kapasitemizi çok ciddi bir şekilde artırdık. Yani ne yaptık? Aliağa’da, Dörtyol’da, Saros’ta 3 FSRU gemisiyle ve mevcut karadaki gazlaştırma tesislerimizin de kapasitesini artırmak suretiyle bir dönem sadece 30 milyon, 37 milyon metreküp günlük gazlaştırma yaparken yani sıvılaştırılmış gemilerle LNG’yi alıp onu gaza çevirebilecek kapasiteye sahipken, şu anda bu 160 milyon metreküpe çıktı. Bu şu demek; Türkiye, ihtiyacı olan gazın en az yarısını rahatlıkla sıvı olarak, gemilerle LNG olarak alabilir. Bu çok büyük bir çeşitlendirme ve bir yenilik. Dolayısıyla Shell anlaşması bu anlamda önemli.”
Türkiye’nin sadece İran, Azerbaycan ve Rusya’dan değil 10’un üzerinde ülkeden doğal gaz aldığını dile getiren Bayraktar, Mısır, Nijerya, Katar ve ABD gibi birçok ülkeden doğal gaz alındığını belirtti.
Bayraktar, Türkiye’nin doğal gaz depolama kapasitesinin halihazırda 5,8 milyar metreküp olduğunu kaydederek, 2028’de ülke ihtiyacının en az yüzde 20’sine denk gelen 12 milyar metreküplük depolama kapasitesinin hedeflendiğini aktardı.
Türkiye’nin fazla doğal gazı ihracatla alakalı alternatiflere de sahip olduğunu vurgulayan Bayraktar, “Hem Bulgaristan hem Yunanistan üzerinden çok yakın bir zamanda Meclis’imizde bir değişiklikle Türkiye’nin gazı tekrar sıvılaştırarak satabileceği bir düzenlemeyi de yaptık. Bunun da önü kanun ile açılmış durumda. Dolayısıyla özellikle bizim bu Bulgaristan hattı üzerinden Avrupa’ya şimdilik 3,5 milyar metreküp ama yapılacak çalışmalarla yaklaşık 7,5 milyar metreküplük bir ihracat yapma kapasitemiz söz konusu olacak” dedi.
Bayraktar, Türkiye’nin Shell ile yaptığı anlaşma kapsamında ihtiyacı olmaması durumunda söz konusu LNG kargosunu başka ülkelere ihraç edebileceğini sözlerine ekledi.
Irak ile enerji diplomasisi
Türkiye’nin enerji diplomasisi trafiğini de anımsatan Bayraktar, Irak ile bu konuda büyük potansiyel olduğuna dikkati çekti.
Bayraktar, şu anda Irak’la 3 sahada ortaklık olduğunu belirterek, söz konusu ülke için bunun “çok küçük” olduğunu ifade etti.
Irak’ın günde yaklaşık 3 milyon varilin üzerinde petrol ihraç ettiğini anlatan Bayraktar, şöyle devam etti:
“Bunun içinde 15 bin varil çok küçük. Türkiye’nin buradan daha büyük pay alması lazım. Dolayısıyla petrol ve doğal gaz sahalarında daha etkin, daha yoğun ve daha aktif bir Türkiye olmamız gerekiyor. Onun ötesinde petrol ticaretinde ve taşınmasında Türkiye daha büyük bir role sahip olabilir. Zira bizim Silopi’den Ceyhan’a kadar, yani eski Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattının Türkiye kısmı 650 kilometrelik iki boru hattı ve yaklaşık kapasitesi günlük 1,4 milyon varil. Onun için biz Irak’ta muhataplarımıza, özellikle Cumhurbaşkanımızın son ziyaretinden sonra diyoruz ki ‘Oradaki bu Kalkınma Yolu’nu (Development Road) mutlaka enerji yoluna çevirelim. Bunun yanına, yani bir demir yolu ve otoyolun yanına bir petrol yolu, petrol boru hattı, bir doğal gaz boru hattı, elektrik iletim hatları ile bunu destekleyelim.’ O zaman gerçekten Kalkınma Yolu haline gelir. Sadece petrol için şu örneği vereyim: Petrolün rakamları biraz geri gelmekle birlikte100 dolar olduğu bir senaryoyu düşünün, günlük 1,4-1,5 milyon varil, yıllık yaklaşık 50 milyar dolarlık bir petrol ticaret hacmine tekabül eder. Bu çok önemli bir şey. Irak için çok avantajlı olur çünkü Irak aslında petrolünün neredeyse tamamını Basra üzerinden dünya küresel piyasalarına gönderiyor. Bunun yarısını çeşitlendirerek Ceyhan’a, Ceyhan üzerinden Akdeniz çanağına, farklı coğrafyalara götürme imkanı, alternatifini aslında üretmiş olabilir böyle bir bakış açısı. Bunun önünde hiçbir teknik engel yok, bana göre ticari engel yok. Dolayısıyla burada da ciddi bir siyasi irade ortaya konması lazım.”
Bakan Bayraktar, Türkiye’nin Irak’la elektrik ihracat kapasitesinin 300 megavat olduğunu ve bunun artabileceğini söyledi.
Irak’la tahkim sürecinin hala sürdüğüne işaret eden Bayraktar, şu ifadeleri kullandı:
“Irak’ta Bağdat’la Erbil arasındaki sıkıntı hala devam ediyor. Zira neredeyse bir yıla yaklaştık. Abu Dabi’de bir uluslararası konferansta ‘Petrol boru hattı artık operasyonel olmaya hazır, çalışabiliriz. Petrol boru hattından petrolü sevk edebiliriz.’ dedik. Bunu dedik ama işte 2 Ekim’e geliyoruz. Henüz bir varil bile petrol akışı söz konusu değil bu hatta. Türkiye olarak biz burada katkı yapmaya hazır olduğumuzu her daim ifade ediyoruz. Orada da yine bir siyasi karar üretmesi gerekiyor tarafların. Biz onlara yardımcı olmaya hazır olduğumuzu ifade ediyoruz. Irak’tan bu Kalkınma Yolu kapsamında oluşabilecek bu yeni petrol boru hattından gelecek petrolün bir kısmı Ceyhan’da rafineri, petrokimya yatırımına, dolayısıyla çok daha büyük bir değer zinciri oluşturabilecek bir şeye dönüşebilir. O zaman işte gerçekten bir Kalkınma Yolu’na dönüşecek bir proje haline gelir diye düşünüyorum.”
Türkiye, petrol üretimini artıracak yeni keşifleri hedefliyor
Bakan Bayraktar, Fatih gemisinin aktivasyon işlemleri bittiğinde 2024 sonlanmadan petrol emareli olduğu düşünülen alanlarda sondaj çalışmalarının başlayacağını ve 2025’te gemilerin müsaitlik durumuna göre Karadeniz’de sondaj faaliyetlerine devam edileceğini söyledi.
Gabar’da 2021’de keşfedilen petrolün ülke için öneminin büyük olduğuna işaret eden Bayraktar, “Biz orada yerinde petrol olarak yaklaşık 1 milyar varillik bir rezerv olduğunu düşünüyoruz. Tabii böyle bir rezerv keşfedince öncelik bunu bir an önce üretime döndürebilmek. Çok kısa bir süre içerisinde çok büyük bir çalışmayla şu anda, bugün itibarıyla 47 bin varilleri bulmuş durumdayız. İnşallah ekimde 50 bini de yani bizim orta hedefimizi de sağlamış olacağız ve günde 50 bin varil sadece Gabar sahasından üretiyor hale geleceğiz” diye konuştu.
Bakan Bayraktar, Türkiye’nin günlük ihtiyacının yaklaşık 1 milyon varil olduğuna ve Milli Enerji ve Maden Politikası ilk ortaya konduğunda Türkiye Petrolleri’nin günde 36 bin varillik üretim yaptığına işaret ederek, şu anda sadece bir sahadan 50 bin varil üretime geçildiğini aktardı.
Gabar sahasında günlük üretimin 100 bin varile çıkabileceğinin öngörüldüğünü ifade eden Bayraktar, şöyle devam etti:
“Orada da hem coğrafya zorlu, yani hepiniz mutlaka görmüşsünüzdür terörün zamanında kol gezdiği, girilemeyen, gidilemeyen yerler. Coğrafya olarak da zorlu yerler. Biz şu ana kadar yaklaşık 500 kilometreye yaklaştık, 500 kilometre yol yaptık dağlarda. Yani oraya o ekibi, ekipmanı ve sondaj kulelerini götürebilmeniz için yola ihtiyacınız var. Önce yol yapıyoruz, lokasyonu hazırlıyoruz. Ondan sonra sondaj kulesini oraya götürüp bu faaliyetleri sürdürüyoruz. Bunlar devam ederken yine benzer şekilde mutlaka biz Van’da örnek verdiğiniz Kör Kandil’de, Hakkari’de keşif amaçlı kuyular da kazıyoruz, sondajını yapıyoruz.”
Bakan Bayraktar, söz konusu bölgelerde çalışmaların devam ettiğinin altını çizerek, “Biz bölgeye çok inanıyoruz. Bu bölgede mutlaka arama faaliyetlerini yoğun bir şekilde devam ettirerek inşallah ilave keşifler, ilave rezervler ve ilave üretimler hedefliyoruz.” diye konuştu.
Türkiye’nin günlük petrol üretiminin 110 bin varile ulaştığını ifade eden Bayraktar, “Yüzde 10’u aştık ama geride koca bir yüzde 85 var. Dolayısıyla mutlaka bizim bunu da sağlayacak şeyler yapmamız lazım. Belki Türkiye’den değil tamamını burada bulma şansımız olmayabilir. Onun için de farklı ülkelerle, farklı projelerle ilgili çalışmalarımıza devam edeceğiz” değerlendirmesini yaptı.
Uluslararası projeler için çalışmalar sürüyor
Bayraktar, son dönemde Suriye, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır gibi ülkelerle yapılan anlaşmalara ilişkin değerlendirmesinde, söz konusu anlaşmaların enerjide dışa bağımlılık, tedariki farklı ülkelerden daha ucuz şartlarda gerçekleştirmek gibi boyutlarının olduğunu ifade ederek, “Kısa bir süre önce Shell ile imzaladığımız ve önümüzdeki hafta Amerika’da imza edeceğimiz yeni bir uzun dönemli LNG anlaşması var. Bunlar işin çeşitlendirme boyutu” dedi.
Öte yandan Türkiye’nin petrol ve doğal gaz ihtiyacının farklı sahalardan karşılamak hedefiyle geliştirilen projeler olduğunu dile getiren Bayraktar, “Türkiye’nin yurtdışında varlıkları var. Örneğin Azerbaycan’da Hazar Denizi’ndeki petrol ve doğal gaz kaynaklarında ortaklığımız var. Azeri-Çırak-Güneşli uzun süredir ortak olduğumuz büyük bir petrol projesi. Şahdeniz projesinde yaklaşık yüzde 20 ortaklık payımız var. Irak, Basra’da üç petrol sahasında ortaklığımız var. Günlük 15 bin varil petrol gelirimiz oradan var” diye konuştu.
Bayraktar, Türkiye’nin günlük bir milyon varil petrol ve petrol eşleniği olarak yaklaşık 800-850 bin varil doğal gaz ihtiyacının bir kısmını bu projelerden karşılanabileceğini belirterek, şunları kaydetti:
“Bu ihtiyacı belki Libya’daki projelerden, şimdi gideceğimiz Somali’deki projelerden, Irak’taki yeni projelerden karşılamayla alakalı yoğun bir çalışma ve diplomasi yürütüyoruz. Bunun yanı sıra ülkemizde özellikle yenilenebilir enerji alanında yatırım yapmak isteyen, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Katar gibi ülkeleri de Türkiye’de bu projelere yatırımcı olarak davet ediyoruz. Bunlarla ilgili ümit ediyorum yakın bir zamanda daha somut, net imzaları, projeleri ortaya koyacağız.”
Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkilerin son dönemde tekrar normalleştiğini ve üst düzeyde devam ettiğini ifade eden Bayraktar, Mısır’la enerji alanında işbirliği projeleri bulunduğunu anımsattı.
Mısır’la hidrokarbon yani petrol ve doğal gaz alanında bir işbirliği üzerinde çalışıldığının altını çizen Bayraktar, “Mısır’da özellikle denizdeki gaz sahalarına Türkiye’nin ilgi ve alakası var. Onların gaz tedarikinde Yüzer LNG Depolama ve Gazlaştırma Ünitesi (FSRU) gemilerimizle ilgili bir proje üzerinde çalışıyoruz” dedi.
Bayraktar, Nijer’de 2020’den beri devam eden bir altın madeni faaliyeti olduğunun bilgisini paylaşarak, “Orada devletimize ait bir şirketimiz var. Nijer’de madencilik alanında da farklı sahalarla ilgili bir anlaşma imzaladık. Petrol ve madenlerle ilgili Nijer’de yakın zamanda daha aktif bir şekilde olmayı hedefliyoruz” diye konuştu.
Nadir toprak elementleri ülke için stratejik önem taşıyor
Bayraktar, Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) projesinde 30 binin üzerinde çalışanla yoğun bir çalışma yürütüldüğünü belirterek, “Akkuyu dünyanın en büyük nükleer santral şantiyesi. Zira 4 reaktörü aynı anda yapıyoruz, böyle bir örnek dünyada çok fazla yok.” dedi.
Birinci reaktörün inşaatının yüzde 90’ın üzerinde tamamlandığını ifade eden Bayraktar, şunları kaydetti:
“Nükleerin doğası gereği yaşadığımız zorluklar var. Bir de maalesef dışarıdan kaynaklı zorluklar var. Sayın Cumhurbaşkanı’mız da ifade etmişti, Siemens’in henüz depolarında beklettiği teslim etmesi gereken nükleer ada ile ilgili ekipman var. Elektriğin iletimini sağlayan, şant sahasında kullanılan ekipmanlar. İnşaatı yavaşlatma etkisi var maalesef. Birkaç ay geciktirme etkisi olabilecek bir şey. Hiçbir hukuki temeli olmayan herhangi bir uluslararası yaptırım konusu olmayan bir konuda maalesef böyle bir siyasi tutumla alınmış bir karar var. Konu en üst düzeyde dile getirildi.”
Bayraktar söz konusu firmanın bu konuda izahat sağlayamadığının altını çizerek, “Bu konuda firmanın mutlaka bir bedel ödemesi lazım. Özellikle Türkiye piyasasında bu kadar güçlü bir varlığı olan bir firmanın yani burada amaç Rusya’ya yaptırım uygulamaksa bundan etkilenen ciddi anlamda Türkiye de var. Buradan Türkiye zarar görüyor. Türkiye’deki proje zarar görüyor. Bu ekipmanın Türkiye’de kullanılacağına dair her türlü garanti verilmiş durumda. Bunun çok izahı yok” değerlendirmesinde bulundu.
Söz konusu ticaretten elde edilecek gelirlerin Rusya tarafından Ukrayna savaşında kullanılacağına dair iddiaların gündeme geldiğini anımsatan Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu proje zaten önümüzdeki belki 10, 15, 20 yılda ancak yatırımını geri döndürerek ondan sonra para kazanması muhtemel bir proje. Dolayısıyla oradan gelen gelirlerin böyle bir şeyle kullanılması çok tutarlı bir iddia değil. Onun ötesinde böyle bir yaklaşımla şunu demek lazım, bugün Rusya’nın ticaret yaptığı birçok ülke var. Batılı ülkeler de var, Doğu’da da ülkeler var. O ülkeler de o zaman Rusya’nın gelir kazanmasına katkı sağlıyorlar. O zaman o ülkelerle de Almanya’nın bütün ticaretini kesmesi lazım. Örneğin Hindistan’la hiç ticari faaliyet yapmaması lazım, böyle bir bakış açısıyla. Dolayısıyla son derece tutarsız bir yaklaşım.”
Bayraktar, söz konusu firmanın hiçbir hukuki sorumluluk taşımadan böyle bir karar aldığının altını çizerek, “Enerji alanında bizim çok uzun yıllardır çalıştığımız firmalardan bir tanesi. Bizim için bundan sonraki işlerle alakalı onların varlığını çok ciddi sorgulamamız gerektiren bir sürece bizi sokmuştur. Bu projede de belki birkaç aylık bir gecikmeye sebebiyet verecek ama alternatifi mevcut. Bu yapımı üstlenmiş olan Rus şirket Rosatom, bu ürünle alakalı alternatif siparişini Çin’e vermiş durumda. Ürün oradan gelecek. Bu vazgeçilmez bir ürün değil. Ama ciddi anlamda gecikmeye sebebiyet verdiği için de bununla alakalı mutlaka bir karşılığı olacaktır” diye konuştu.
“Yenilenebilir enerji kurulumu için gerekli izin süreçleri kolaylaşacak”
Bakan Bayraktar, yenilenebilir enerjinin ülkenin en çok ihtiyaç duyduğu alanlardan biri olduğunu belirterek, Türkiye’nin bu konudaki potansiyelinin yüksek olduğunu söyledi.
Yenilenebilir enerjinin arz güvenliğinize katkı sağlayarak ülkenin dışa bağımlılığını azalttığını ve iklim hedeflerine katkı sağladığını ifade eden Bayraktar, “Dolayısıyla her derde deva bir konu açıkçası yenilenebilir enerji” diye konuştu.
Bakan Bayraktar, Türkiye’nin yenilenebilir enerjide önemli atılımlar yaptığının altını çizerek, ülkenin son 15 yılda güneş ve rüzgar enerjisi kurulu gücü anlamında dünyada 11. sıraya ve Avrupa’da 5. sıraya geldiğini ifade ederek, bunun daha üst seviyelere çıkarılması gerektiğini aktardı.
Türkiye’nin deniz üstü rüzgar potansiyelinin de oldukça yüksek olduğunu da sözlerine ekleyen Bayraktar, şöyle devam etti:
“Şu anda gelinen noktada 29 bin megavatın üzerine çıkmış kurulu gücümüz var. Yaklaşık 80 bin megavatlık kapasiteyi biz tahsis etmiş durumdayız. Bunun 30 bin megavatı ağırlıklı sanayicilerimizde. Sanayicilerimiz kendi ihtiyaçları için ihtiyaç duydukları üretimleri buradan yapıp bir kısım fazla elektriği piyasaya satma şanslarına sahip. Dolayısıyla böyle bir süreç söz konusu. Biz hızlı bir şekilde o sanayicilerimizin elindeki bu kapasiteleri hayata geçirmelerini istiyoruz.”
Bakan Bayraktar, izin süreçlerinin 2 yıla ya da 2 yılın altına çekilerek üretilen projelerin daha hızlı bir şekilde elektrik üretimine dönüştürülmesinin hedeflendiğine dikkati çekerek, “İnşallah, yeni dönemde meclis açıldıktan sonra ilk gündeme getirmek istediğimiz konulardan bir tanesi bu yenilenebilirdeki izin süreçlerini kolaylaştırmak, keza madenlerde de öyle.” diye konuştu.
Mevcut kapasite verimi 80 bin megavatın dışında her yıl 2 bin ila 2 bin 500 megavatlık kapasite tahsis ihalesinin yapılmasını hedeflediklerini bildiren Bayraktar, “Uluslararası yatırımcıların da olduğu, bizim yerli teşebbüslerin de olduğu herkes, belli şartları sağlayanlar, belli finansal kabiliyeti olan firmalar, bu yarışmalara girecek ve bu 2 bin, 2 bin 500 megavat kapasiteyi her yıl biz bu şekilde tahsis edeceğiz. Muhtemelen bu ay içerisinde biz 2024’ün YEKA ilanını bu anlamda yaparız, onu hedefliyoruz. Belki bir 2-3 aylık hazırlık sürecinden sonra da ocak ayı içerisinde ilk kapasite tahsis ihalemizi bu anlamda yapmış oluruz.” bilgisini paylaştı.
Bakan Bayraktar, ayrıca bunun ilerleyen süreçte ve 2035’e kadar bir program olarak açıklamak istediklerinin altını çizerek, “Bütün yatırımcılar, Türkiye’ye ekipman fabrikası kurmak isteyen, panel fabrikası kurmak isteyen veya Türkiye’de sadece enerji kısmında yatırımcı olmak isteyen herkes, öngörülebilir bir şekilde önümüzdeki 10 yılı, 12 yılı görmüş olarak bu yatırımlara girebilecek” dedi.
“Nadir toprak elementleri Sakarya Gaz Sahası keşfi kadar değerli ve stratejik”
Bayraktar, nadir toprak elementlerinin çip üretiminde, depolama teknolojilerinde, batarya teknolojilerinde ve güneş enerjisi hücrelerinin yapımında kullanıldığını ve söz konusu kaynakların Sakarya Gaz Sahası keşfi kadar değerli ve stratejik olduğunu vurguladı.
Kritik minerallerin enerji dönüşümünde önemli rolü olduğuna değinen Bayraktar, ham maddenin işlenmesi ve saflaştırılması teknolojisi üzerinde çalışmalar yürütüldüğünü ifade etti.
Bakonferansına katılacağım. Madenlerin çıkarılması, saflaştırılması ve işlenmesi ciddi yüksek teknoloji gerektiren bir iş. Çin dahil farklı ülkelerle görüşmeler yapılacak.” değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak: PETROTURK
Sektörel
Zorlu Enerji, sürdürülebilirlik performansıyla dünyada dördüncü oldu

Zorlu Enerji, çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim (ESG) faaliyetleriyle uluslararası finansal analiz ve raporlama kuruluşu LSEG (London Stock Exchange Group) tarafından yapılan değerlendirmede, 88 puan ile 334 şirket arasında 3’üncü olurken sektörün en köklü ESG veri platformlarından biri olan S&P Global Kurumsal Sürdürülebilirlik Değerlendirmesi sonucunda ESG puanını 74’e yükseltti.
Yenilenebilir enerjinin öncü şirketi Zorlu Enerji, sürdürülebilirlik faaliyetleriyle ESG performansını yükseltmeye devam ediyor. Zorlu Enerji, uluslararası finansal analiz ve raporlama kuruluşu LSEG tarafından gerçekleştirilen halka açık şirketlerin ESG performans değerlendirmesinde dünya genelinde 334 şirket arasında 3’üncü olurken sektörün en büyük ESG veri platformlarından biri olan S&P Global Kurumsal Sürdürülebilirlik Değerlendirmesi sonucunda puanını 49’dan 74’e yükseltti.
S&P Global Kurumsal Sürdürülebilirlik Değerlendirmesinde ESG puanını 74’e yükseltti
Zorlu Enerji, global ölçekte kurumsal firmaların sürdürülebilirlik performanslarını değerlendiren sektörün en büyük ESG veri platformlarından biri olan S&P Global Kurumsal Sürdürülebilirlik Değerlendirmesi sonucunda 2024 yılı ESG puanını 74’e yükseltti. Bir önceki yıl 49 olan puanını 25 puan artırarak üst sıralara çıkaran Zorlu Enerji, uluslararası yatırımcıların karar süreçlerinde önemli bir referans noktası olma özelliği taşıyan S&P Global’den aldığı bu puanla, uluslararası arenada sektörün yüksek puan alan şirketlerinden biri oldu.
İklimle Bağlantılı Finansal Beyan Görev Gücü raporu: Karbonsuz büyümeyi hedefliyor
Zorlu Enerji, S&P ve LSEG skorlarını artırmanın yanı sıra 2024 yılında ilk kez İklimle Bağlantılı Finansal Beyan Görev Gücü (TCFD) raporunu yayınlayarak bu konudaki çalışmalarını ve hedeflerini de şeffaf bir şekilde tüm kamuoyuyla paylaştı.
Düşük karbonlu ekonomiye geçişin en önemli bileşenlerinden birinin yenilenebilir enerji kullanımının artırılması olduğu bilinciyle uzun zamandır yalnızca yenilenebilir kaynaklara yatırım yaparak atmosferdeki sera gazı salımlarının azalmasına katkı sağlayan Zorlu Enerji, 2030 yılına kadar ürettiği enerjinin tamamını yenilenebilir kaynaklardan üreteceğini taahhüt ediyor. Şirket, kendi operasyonlarının yanında müşterilerinin de karbonsuz büyümelerini kolaylaştırmak için çalışıyor ve 2040 yılına kadar tüm değer zincirini net sıfır hale getirme hedefi doğrultusunda faaliyetlerini sürdürüyor.
İklim krizi kadar önemli bir diğer mesele olan biyoçeşitliliğin de korunmasına katkıda bulunmaya odaklanan Zorlu Enerji, operasyonlarının ve tesislerinin bulunduğu bölgelerde 2035 yılına kadar biyoçeşitliliğin muhafazası ve geliştirilmesi için yatırım yapmayı sürdürerek uluslararası çerçeveler ile tam uyumlu olarak net pozitif olmayı amaçlıyor.
“Başarılarımızı katlamaya devam ediyoruz”
Sürdürülebilirlik ve yenilenebilir enerji odaklı bir vizyonla faaliyetlerine devam ettiklerini belirten Zorlu Enerji CEO’su Elif Yener, konuyla ilgili şöyle konuştu:
“ESG alanında yükselen performansımızı gösteren rapor sonuçları, sürdürülebilirlikte sektörümüz adına öncü bir rol üstlendiğimizin göstergesi olarak bizi gururlandırıyor. Şirketlerin karbon salımlarını azaltma hedeflerini bilimsel temellere dayandırmayı amaçlayan Bilimsel Temelli Hedefler Girişimi’ni (SBTi) Türkiye’de imzalayan ilk şirket olmamızın yanı sıra CDP Ormansızlaşma ve TCFD raporlarını yayımlayan ilk Türk şirketleri arasındayız.
Son olarak LSEG tarafından gerçekleştirilen halka açık şirketlerin çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) performans değerlendirmesinde dünya genelinde 334 şirket arasından 3’üncü olmamız ve S&P Global Kurumsal Sürdürülebilirlik Değerlendirme puanımızı 49’dan 74’e yükseltmemiz de sürdürülebilirlik odaklı stratejimizin başarısını gösteriyor. Yenilenebilir kaynaklardan üretim yapmaktan enerji dönüşümüne kadar uzanan geniş yelpazede gösterdiğimiz faaliyetlerimizde, riskleri minimize edip pozitif etki yaratmaya devam edeceğiz. Çalışmalarımızda Ar-Ge ve geleceğin teknolojilerine odaklanarak faaliyetlerimizi kaynak çeşitliliğimizi artırma hedefiyle sürdüreceğiz.”
Sektörel
Enerji sektöründeki CEO’ların yarıdan fazlası için yapay zekâya yatırım öncelik

Enerji sektörü CEO’larının sektörün geleceği hakkında beklentilerini ortaya koyan KPMG’nin 2024 Küresel ENRC CEO Beklentileri araştırması yayımlandı. Araştırmada yer alan ankete göre CEO’ların yüzde 78’i ekonominin önümüzdeki üç yıl içinde büyüyeceğinden emin. Ayrıca CEO’ların yüzde 82’si kuruluşlarının büyüme beklentileri konusunda kendilerine güveniyor. Jeopolitik karışıklıklar CEO’ların en çok önem verdiği konuların başında gelirken Gen AI nedeniyle ortaya çıkan riskler de endişe yaratıyor. Buna karşın Gen AI, CEO’ların yüzde 58’i için en önemli yatırım önceliği ve bunların üçte ikisi bu teknolojinin iş modellerini nasıl kökten değiştireceğini ve yeni fırsatlar sunacağını net bir şekilde gördüklerini söylüyor.
KPMG’nin enerji, doğal kaynaklar ve kimya (ENRC) sektörüne liderlik eden CEO’ların karşı karşıya olduğu zorlukları ve fırsatları derinlemesine incelediği 2024 Global Enerji CEO Görünümü raporuna göre jeopolitik belirsizlikler, ekonomik dalgalanmalar ve teknolojik dönüşüm gibi küresel dinamikler sektör liderlerinin gündemini şekillendiriyor. Sektörde çalkantılı bir ortam olmasına karşın CEO’lar büyüme beklentileri konusunda iyimser olmaya devam ediyor. Bu güven ise değişimi yönlendirme konusundaki derin deneyimlerinden kaynaklanıyor. Yine de jeopolitik gerilimler ve ekonomik dalgalanmalardan, üretken yapay zekânın (Gen AI) getirdiği yeni zorluklara kadar birçok sorunun da farkındalar.
Raporla ilgili değerlendirmede bulunan KPMG Türkiye Enerji Sektörü Lideri Hakan Demirelli, “Bölgesel çatışmalar, jeopolitik gerilimler, ticaret savaşları ve ekonomik belirsizliklerin yoğun olduğu bu dönemde ENRC sektöründeki CEO’lar, anketimizin de ortaya koyduğu üzere şaşırtıcı bir iyimserlik ve güven sergiliyor. Bunun sebebi aslında oldukça basit. ENRC CEO’ları, değişim ve zorluklarla başa çıkma konusunda uzman. Bu yetkinlikleri, onlara sektördeki belirsizliklere rağmen güçlü bir rehberlik sağlıyor. Ayrıca, enerji fiyatlarının güçlü seyri de gelecekteki gelir akışlarına dair güvenlerini pekiştiriyor. Son bir yılda, yenilenebilir enerjiler kadar fosil yakıtlara dayalı enerjiler de büyüme gösterdi ve enerji talebi zirvede. Küresel enflasyondaki düşüş ve ABD gibi kilit pazarlarda faiz indirimi olasılığı, daha pozitif bir tablo da çiziyor.” dedi.
Ekonomiye güvenleri devam ediyor
Geçen yıla benze şekilde CEO’ların yüzde 78’i ekonominin önümüzdeki üç yıl içinde büyüyeceğinden emin. Ayrıca CEO’ların yüzde 82’si kuruluşlarının büyüme beklentileri konusunda kendilerine güveniyor ve bu oran tüm sektör ortalaması olan yüzde 78’den daha yüksek. Ancak sektörün geleceğine ilişkin güven sağlam olmakla birlikte yüzde 72 ile biraz daha düşük kalıyor. Genel olarak, ENRC CEO’larının yüzde 43’ü önümüzdeki üç yıl içinde yüzde 0,01 ila 2,49 arasında büyüme beklerken yaklaşık üçte biri (yüzde 30) yüzde 2,50 ila 4,99 arasında bir büyüme tahmin ediyor.
Sektörün en önemli sorunu jeopolitik karışıklıklar
Jeopolitik karışıklıklar ENRC CEO’larının en çok önem verdiği konuların başında geliyor ve yüzde 55’i bunu önümüzdeki yıllarda karşılaşacakları en büyük zorluk olarak görüyor. Bu oran tüm sektör ortalamasının (yüzde 47) oldukça üzerinde. Talep ve fiyatlar üzerindeki potansiyel etkileri nedeniyle ekonomik belirsizlik ikinci en önemli zorluk (yüzde 43) olarak görülüyor. Gen AI nedeniyle ortaya çıkan riskler de eşit derecede endişe kaynağı (yüzde 43) olarak değerlendiriliyor.
Büyüme stratejileri devam ediyor
Tüm bu potansiyel zorluklara rağmen, ENRC CEO’ları büyüme stratejilerine sıkı sıkıya bağlı kalıyor ve bu hedefe ulaşmak için çevik adımlar atıyor. Liderlerin üçte ikisi, çevrelerindeki birbiriyle ilişkili zorluklara yanıt olarak stratejilerini uyarladıklarını, kalan yüzde 33’ü ise bunu yapmayı planladıklarını söylüyor. Operasyonel açıdan ENRC CEO’ları sermaye ve girdi maliyetlerini enflasyona karşı korumayı büyüme hedeflerine ulaşmada birincil kaldıraç olarak görüyor (yüzde 22), bunu yüzde 17 ile inorganik büyüme takip ediyor.
Yapay zekâ yatırımları artıyor
Ekonomik belirsizlik iş dünyasını etkilemeye devam ediyor ancak ENRC CEO’ları GEN AI ve teknolojik gelişmelere daha fazla yatırım yaparak iş gücü becerilerinden ziyade dijital yenilik ve büyümeye odaklanıyor. Her on CEO’dan yaklaşık altısı (yüzde 59) teknolojiye daha fazla yatırım yaptıklarını söylerken yüzde 41’i iş gücü becerileri ve yeteneklerine daha fazla yatırım yaptıklarını belirtiyor. Bu oran, geçen yıl teknolojiye yüzde 52 ve iş gücüne yüzde 48 şeklinde neredeyse eşit bir dağılım gösteriyordu.
Yapay zekânın iş sayısını azaltması beklenmiyor
Gen AI, çoğu ENRC CEO’su (yüzde 58) için en önemli yatırım önceliği ve bunların üçte ikisi bu teknolojinin iş modellerini nasıl kökten değiştireceğini ve yeni fırsatlar sunacağını net bir şekilde gördüklerini söylüyor. CEO’ların yüzde 65’i, bu teknolojiye yaptıkları yatırımın geri dönüşünü görmenin 3-5 yıl alacağını öngörüyor, 2023’te bu oran yüzde 48 seviyesindeydi. CEO’ların yüzde 79’u, üretken yapay zekânın iş sayısını önemli ölçüde etkilemeyeceğini, bunun yerine kurumlarındaki mevcut kaynakların becerilerinin geliştirilmesini ve yeniden konumlandırılmasını gerektireceğini öngörüyor.
Siber saldırılara karşı daha hazırlıklılar
Madalyonun diğer yüzünde ise teknoloji riskleri, özellikle siber güvenlik yer alıyor. Bu alanda 2023’e kıyasla bu yıl önemli bir değişim var. Siber saldırılara karşı iyi hazırlandığını söyleyen ENRC CEO’larının oranı yüzde 46’dan yüzde 58’e yükseldi. Bu 12 puanlık artış, dikkat çekici bir gelişme. Bunun, CEO’ların yüzde 72’sinin operasyonlarını ve fikri mülkiyetlerini yapay zekâ kaynaklı tehditlerden korumak için siber güvenlik yatırımlarını artırmış olmalarıyla bağlantılı olduğu düşünülüyor.
Ofise geri dönenler ödüllendirilecek
Ankette yetenek açısında da önemli sonuçlar ortaya çıktı. Buna göre genç neslin uzaktan ve hibrit çalışmayı benimsemesine rağmen, ENRC CEO’ları önümüzdeki üç yıl içinde ofis içi yaklaşımı giderek daha fazla tercih ediyor ve yüzde 93’ü bunu baskın model olarak destekliyor. Dahası, CEO’ların yüzde 100’ü ofise gelmek için çaba sarf eden çalışanlarını uygun görevler, zamlar veya terfilerle ödüllendireceklerini söylüyor.
Hedef, 2030 yılına kadar net sıfıra ulaşmak
Anketin ESG (çevresel, sosyal, yönetişim) başlığındaki sonuçlara göre ise ENRC CEO’larının çoğunluğu (yüzde 58) 2030 yılına kadar net sıfıra ulaşmayı hedefliyor, ancak hepsi karbonsuzlaştırmayı başarmak için karşılaştıkları engellerin farkında. Bunların başında tedarik zincirini karbonsuzlaştırmanın karmaşıklığı (yüzde 35), ardından da beceri ve uzmanlık eksikliği (yüzde 22) geliyor. Bu nedenle, yetenek geliştirme, yapay zeka ve yeni teknolojilere yönelik beceri kazandırma çalışmaları ile etkin bilgi paylaşım süreçlerine yapılan yatırımlar her zamankinden daha kritik bir önem taşıyor.
Sektörel
Yeni Mezunlara Güçlü Başlangıç Fırsatı Eksim Genç Enerji Programı’na Başvurular Açıldı

Eksim Holding’in genç yetenekleri iş dünyasına kazandırmayı hedefleyen yeni mezun işe alım programı Eksim Genç Enerji’nin 5. Dönem başvuruları başladı. Katılımcılara, enerji ve gıda gibi stratejik sektörlerde deneyim kazanma ve eğitimlerle yetkinliklerini geliştirme fırsatı sunan programın başvuruları 28 Şubat’a kadar devam edecek. Programa ilişkin değerlendirmelerde bulunan Eksim Holding İnsan Kaynakları Direktörü Mehmet Fatih Korkut, “Genç yeteneklere iş fırsatının ötesinde, geniş bir vizyon ve gelişim odaklı bir yolculuk sunuyoruz. Katılımcılar hem teorik hem de uygulamalı olarak birikim kazanırken profesyonel yaşamlarına güçlü bir başlangıç yapma imkanı elde ediyor” dedi.
Enerji, gıda ve elektrik dağıtım sektörlerinde faaliyet gösteren Eksim Holding, yenilikçi ve dinamik bakış açısıyla Türkiye’nin geleceğini şekillendirmek için genç yetenekleri desteklemeye devam ediyor. Bu doğrultuda yeni mezun işe alım programı Genç Enerji için başvuru sürecini başlatan holding, genç yetenekleri Eksim ailesine katılmaya davet ediyor. Programın 5. Dönemi, 2000 yılı ve sonrasında doğmuş; üniversite son sınıf öğrencileri, yeni mezunlar, yüksek lisans öğrencileri ile 1 yıldan az iş deneyimine sahip adayları kapsıyor. 28 Şubat’a kadar devam edecek başvuru sürecinin ardından adaylar için teorik ve pratik eğitimlerin başlaması planlanıyor.
Profesyonel yaşama güçlü başlangıç
Genç Enerji Programı’na ilişkin değerlendirmelerde bulunan Eksim Holding İnsan Kaynakları Direktörü Mehmet Fatih Korkut, “Eksim Genç Enerji Programı ile genç yeteneklere iş fırsatının ötesinde, geniş bir vizyon ve gelişim odaklı bir yolculuk sunuyoruz. Katılımcılar; yenilenebilir enerji, gıda, elektrik dağıtım ve elektrikli araç şarj istasyonu sektörlerinde hem teorik hem de uygulamalı olarak birikim kazanırken profesyonel yaşamlarına güçlü bir başlangıç yapma imkanı elde ediyor. İstihdamın yanı sıra yetenek gelişimi ve kariyer yönetimine yönelik çok katmanlı bir deneyim sunan programımızı; genç arkadaşlarımızı iş dünyasının sürekli değişen gereksinimlerine uyumlu bir şekilde hazırlamak için her dönem zenginleştirmeye devam ediyoruz” dedi.
Adayları kapsamlı bir oryantasyon süreci bekliyor
2021 yılından bu yana Genç Enerji Programı’yla birlikte birçok gencin iş hayatına Eksim Holding çatısı altında başladığını belirten Korkut, “Bu yıl programa katılacak genç arkadaşlarımızı 6 aylık kapsamlı bir oryantasyon süreci bekliyor. Katılımcılar, LinkedIn Learning üzerinden bireysel gelişimlerini destekleyip mentorluk programıyla profesyonel rehberlik alabilecek ve ideathon gibi yaratıcı etkinliklerle ekip çalışması becerilerini geliştirebilecek” ifadelerini kullandı.
Detaylı bilgi ve başvuru
Eksim Holding, Genç Enerji Programı hakkında detaylı bilgi almak ve başvuruda bulunmak isteyen geleceğin liderlerini, www.eksimgencenerji.com adresine davet ediyor.
-
PETROL2 hafta önce
TotalEnergies İstasyonları ve M Oil’den yapay zekâ destekli Hijyen Kalkanı Projesi
-
Yenilenebilir Enerji4 hafta önce
Uluslararası Temiz Enerji Günü
-
Yenilenebilir Enerji4 hafta önce
Milpes’ten tasarımı ve yazılımı yerli invertör
-
Güneş Enerjisi4 hafta önce
Kalen, Gaziantep’te 100 MW’lık Ata-2 depolamalı GES kuracak
-
ELEKTRİK4 hafta önce
Avrupa Birliği’nin (AB) elektrik üretiminde güneş enerjisinin payı 2024’te ilk kez kömürü geride bıraktı.
-
Yenilenebilir Enerji2 hafta önce
“Yenilenebilir hidrojen, öncelikle karbonsuzlaşması zor sanayi ve ulaştırma sektörlerinde yaygınlaşacak”
-
Sektörel2 hafta önce
Zorlu Enerji, sürdürülebilirlik performansıyla dünyada dördüncü oldu
-
Yenilenebilir Enerji2 hafta önce
Polat Enerji ve T Dinamik, Geycek Santralleri İçin 13,4 MWh Enerji Depolama Sistemi Kuruyor