PETROL
Petrol üretiminde ‘sürdürülebilir’ model: PCP’lere bir bakış

Yenilenebilir kaynaklara dönüş, hidrokarbon üretiminde enerji tüketiminin azaltılması ve maliyetlerin düşürülmesini esas alıyor. Petrol sektöründe PCP’ler konvansiyonel SRP’ye kıyasla ‘sürdürülebilir’ bir seçenek olarak öne çıkıyor.
Enerji tüketimi ve “sürdürülebilirlik” sadece rüzgar, güneş, jeotermal, hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından yapılan üretimde değil, petrol ve doğal gaz başta olmak üzere hidrokarbonların üretiminde de tartışılan bir başlık haline geldi. Hidrokarbon üretimi ve satışından elde edilen gelirlerle ülkelerin yenilenebilir enerji kaynaklarını finanse ediyor oluşu, yani bir tür “sürdürülebilir” ve yeşil bir enerji ekosistemi için geçici bir süreliğine de olsa petrol ve doğal gazın kullanılması, bu üretim faaliyetine yapılan masrafların azaltılmasını zorunluluk haline getiriyor.
Bu kapsamda petrol üretiminde çok uzun yıllardan beri tüm dünyada yaygın olarak kullanılan, konvansiyonel sucker rod pump’ların (SRP) yerini bu kapsamda 1990’larda geliştirilen progressing cavity pump’lar (PCP) almaya başladığı görülüyor. Petrolü yüzeye çıkarmak için SRP’lerde olduğu gibi “yukarı-aşağı pompalama” ve “çekiş” hareketi yerine düşük sürtünmeli ve kesintisiz “dönme” hareketini kullanan PCP’lerin yüzde 20 ila 50 arasında daha az enerji tüketmesi, sektörün önemli üreticilerini bu ekipmanlara sahip olmak için harekete geçiriyor.
SRP’lerin enerji maliyetini artıran “yukarı-aşağı pompalama” ve “çekiş” hareketlerinde her pompa vuruşu sırasında harcanan enerjinin, daha derin sondajlarda katlanarak artması, ek olarak coğrafi şartlara bağlı olan sıvı viskozitesinin yüksek olduğu kuyularda çalışırken zorlanması, maliyetleri de aynı ölçüde artırırken PCP’ler ise tüm bu başlıklarda oldukça başarılı bir performans gösteriyor.
PCP’LER NASIL ÇALIŞIYOR?
PCP’ler öncelikle yüzeyde yer alan ve sistemin aklını oluşturan bir “drivehead”, “stator” adlı elostomerik bir malzemeden yapılmış, sabit bir parçadan ve bunun içerisinde dönen “rotor” adı verilen metal bir parçadan ve tahrik mekanizmasından oluşuyor. Bu “rotor”, “stator” içinde her dönüşüyle petrolü yukarı itiyor. PCP’lerin SRP’lerde olduğu gibi bir pompa vuruşuna sahip olmaması, ağır petrol, bitümlü sıvılar, kumlu formasyonlar, su ve petrol karışımları gibi viskozitesi yüksek kuyularda ona belirgin bir avantaj sağlıyor. Ayrıca, SRP’ler daha yüksek hızda çalışarak geniş bir üretim kapasitesine çıkabilirken PCP’ler düşük akış hızında daha etkili çalışıyor ki bu da maliyeti düşüren önemli bir faktör olarak öne çıkıyor.
Maliyeti düşüren bir diğer unsur ise yatırımcılar açısından üretimin kesintisiz sürdürülebilmesi açısından elzem olan yedek parça ve bakım maliyetleri. PCP’ler her ne kadar çok daha yüksek bir teknolojiye sahip olduğundan daha pahalı bir kurulum maliyeti gerektirse de, daha az mekanik parçaya sahip olması bakım ve işçilik açısından onu daha az maliyetli kılıyor. Ayrıca SRP’lerin özellikle kumlu formasyonlarda sık sık arıza yapması, karmaşık ve eski mekanik parçalara sahip olması, planlanmayan bakım faaliyetlerini artırırken PCP’lerin bu tür arızalara dayanıklı olduğu belirtiliyor.
Ek olarak, SRP’ler yüksek hızda, miktar olarak fazla petrol bulunan kuyularda çalıştırılabilirken PCP’ler kısa vadeli projelerde, miktar olarak az petrol bulunan kuyularda, daha düşük bir hızda, stabil bir şekilde de çalıştırılabiliyor. Bu, özellikle Türkiye gibi bazen küçük olmakla birlikte yeni petrol rezervleri keşfeden ülkeler için önemli bir avantaj olarak görülüyor.
PCP’LER NEREDE ÜRETİLİYOR?
Kanada ve ABD, PCP üretimi ve bu teknolojinin geliştirilmesinde başta gelen iki ülke olarak öne çıkıyor. Bunun sebebi her iki ülkede de ağır petrol rezervleri bulunması. Örneğin bitümlü sıvılar ve kumlu formasyonlarıyla dikkat çeken Kanada’nın Alberta eyaletinde yer alan Athabasca Petrol Sahası, PCP’lerin aktif olarak kullanıldığı yerlerin başında geliyor. Bunun yanı sıra Avustralya ve Venezüella, Kolombiya gibi bazı Güney Amerika ülkeleri de özellikle vizkozitesi yüksek petrol üretiminde kullanmak üzere PCP teknolojisini aktif olarak üretiyor. Çin de PCP üreticileri arasında yer alıyor ve bunları özellikle ülkenin yerel, daha zorlu petrol sahalarında kullanıyor.
Tahmin edilenin aksine “petrol cenneti” olarak bilinen Orta Doğu’da daha düşük vizkoziteye sahip petrol yatakları bulunduğundan PCP’ler çok kullanılmıyor. Bununla birlikte biraz kuzeye, Karadeniz havzasına doğru çıkıldığında PCP’lerin yoğun olarak kullanıldığı biliniyor. Petrol endüstrisindeki tarihsel birikimiyle Romanya bu teknolojinin üretiminde başı çekiyor. Rusya, Gürcistan ve kısmen Türkiye de PCP’lerin kullanıldığı ülkeler arasında yer alıyor.
Kaynak: Deniz Yaşayan / İstanbul – Petroturk.com
PETROL
Petrol Ofisi Türkiye’nin en değerli akaryakıt markası

Petrol Ofisi Grubu, uluslararası marka değerlendirme kuruluşu Brand Finance tarafından yayımlanan Türkiye’nin en değerli markaları raporunda Türkiye’nin en değerli ilk 20 markası arasında yer alarak üst üste üçüncü kez akaryakıt sektörünün en değerli markası olarak gösterildi.
Dünyanın önde gelen bağımsız marka değerlendirme ve danışmanlık şirketi Brand Finance, TÜRKİYE 125 – Türkiye’nin En Değerli Markaları 2025 yılı raporunu açıkladı. Türkiye’nin enerji altyapı grubu Petrol Ofisi, sıralamada Türkiye’nin en değerli ilk 20 markası sıralamasında yer alan tek akaryakıt şirketi olarak sektörünün en değerli markası olmayı sürdürdü.
Sonuçlar hakkında değerlendirmede bulunan Petrol Ofisi Grubu CEO’su Mehmet Abbasoğlu; “Türkiye’nin en değerli ilk 20 markası arasında yer alarak bir kez daha sektörümüzün en değerlisi olmaktan gurur duyuyoruz. Bu performans uzun vadeli finansal stratejimizin ve ekosistem ekonomisine verdiğimiz özenin bir sonucu. bp satın alması ile hem akaryakıt hem de geniş perspektifte enerji sektörünün referans birleşmelerinden birine imza atmıştık. Bu önemli işlemin markamıza ve ekosistemimize kattığı değerin karşılığını görüyor olmak büyük mutluluk. Bu başarıda emeği geçen tüm ekibimize, iş ortaklarımıza ve bize güvenen milyonlarca müşterimize teşekkürlerimi sunuyorum. Sürdürülebilir büyümeye odaklı yerel ve bölgesel yatırımlarımıza kararlılıkla devam ediyoruz” şeklinde konuştu.
Doğalgaz
EgeGaz, Dünya LNG Piyasasının Devlerini İzmir’de Bir Araya Getirdi

LNG piyasasında küresel ölçekte söz sahibi şirketlerin üyesi olduğu Uluslararası LNG İthalatçıları Birliği “GIIGNL”, teknik ve ticari çalışma gruplarının 2025 yılı ilk toplantılarını, 5 – 7 Mayıs tarihlerinde EgeGaz’ın ev sahipliğinde İzmir’de gerçekleştirdi.
GIIGNL’in üyeleri arasında yer alan ve Türkiye’nin en büyük gazlaştırma kapasitesi ile arz güvenliği ve çeşitliliğine önemli katkılar sağlayan EgeGaz Aliağa LNG Terminali, Akdeniz Bölgesi’nin önde gelen doğal gaz terminalleri arasında yer alıyor.
Türkiye’nin doğal gaz piyasasında her geçen gün artan ağırlığına ve enerji ticaret merkezi olma hedefine önemli katkı sağlaması beklenen organizasyon, Amerika, Asya ve Avrupa kıtalarından önde gelen şirketlerin 33 terminal ve ticaret direktörleri ile üst düzey temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşti.
İki gün süren toplantılarda katılımcılar, teknik konularda bilgi ve en iyi uygulamaları paylaşırken, LNG ile ilgili piyasa dinamikleri ve düzenleyici hususlar konusunda da paylaşımlarda bulundular.
Program kapsamında, İzmir’in tarihi değerlerini tanıtan ve kültürel bir geziyi de içeren organizasyon, EgeGaz Aliağa LNG Terminali’ne düzenlenen teknik gezi ve gala yemeği ile sonlandı.
EgeGaz A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Akbal, dünyanın lider enerji şirketlerine Türkiye piyasasını yerinde inceleme ve yakından tanıma fırsatı sunan bu değerli organizasyona ev sahipliği yapmanın verdiği gururu sektör ile paylaşmaktan mutluluk duyduğunu dile getirdi. Sürdürülebilir büyüme için iyi bir fırsat olması temennisinde bulunan Akbal, gala yemeği sonrasında katılımcılara ve GIIGNL Yönetimine teşekkürlerini iletti.
PETROL
Tüpraş’a 7 Uluslararası Bankadan 500 milyon Dolarlık 5 yıl vadeli Sürdürülebilirlik Bağlantılı Sendikasyon Kredisi

Türkiye’nin en büyük sanayi ve lider enerji şirketi olan Tüpraş, 7 uluslararası bankanın katıldığı yılın en önemli finansman işlemlerinden biriyle, 2,5 yılı ana para ödemesiz, 5 yıl vadeli 500 milyon dolar tutarında sendikasyon kredisi temin etti. Tüpraş, güçlü operasyonel performansı, disiplinli bilanço yönetimi, ülke notu üzerinde yer alan kredi derecelendirme notuyla sendikasyon kredisini komisyonlar dahil SOFR + %2,25 toplam maliyetle sağladı. Zorlu küresel koşullara rağmen, söz konusu kredi; çeşitli uluslararası finansal kurumlardan oluşan sendikasyon grubu, rekabetçi maliyet avantajı ve uzun vade yapısı ile öne çıkıyor.
Sürdürülebilirlik Bağlantılı olarak yapılandırılan kredinin, Tüpraş’ın sera gazı emisyonlarının azaltılması ve AB Taksonomisi ile uyumlu sürdürülebilirlik yatırımlarının finansmanında kullanılması hedefleniyor.
İşlem öncesi çeşitli finans merkezlerinde yapılan görüşmeler neticesinde şirket, Bank of America Europe DAC (Koordinatör, Yetkilendirilmiş Lider Düzenleyici, Dokümantasyon Temsilcisi), ING Bank N.V. (Koordinatör, Yetkilendirilmiş Lider Düzenleyici), MUFG Bank Ltd. (Sürdürülebilirlik Koordinatörü, Lider Düzenleyici), First Abu Dhabi Bank PJSC (Sürdürülebilirlik Koordinatörü, Yetkilendirilmiş Lider Düzenleyici, Temsilci), Emirates NBD Capital Limited (Yetkilendirilmiş Lider Düzenleyici), Société Générale (Lider Düzenleyici) ve Citibank, N.A. ADGM Branch’ın (Lider Düzenleyici) katılımıyla güçlü bir sendikasyon kurdu.
Mevcut ekonomik koşullarda kredinin sağlanmasının önemini vurgulayan Tüpraş Mali İşler Genel Müdür Yardımcısı Doğan Korkmaz, “Aldığımız kredi Avrupa’nın önde gelen rafinaj şirketlerinden olan Tüpraş’ın uluslararası finans çevreleri nezdinde güçlü konumunu net bir biçimde gösteriyor. Global ve bölgesel çalkantıların tereddütlere yol açabildiği dönemlerde dahi güçlü finansal politikaları olan ve disiplinli bilanço yönetimleri ile öne çıkan firmalar olumlu ayrışabiliyor.
2050 yılında karbon nötr lider enerji şirketi olma hedefiyle Stratejik Dönüşüm Planımız doğrultusunda ilerlerken, aynı zamanda fonlama portföyümüzün çeşitliliğini korumaya büyük önem veriyoruz. Ülkemizin potansiyeline ve sektörümüzün geleceğine duyduğumuz güvenle, sürdürülebilirlik hedeflerimize ulaşmak için 2035 yılına kadar 8,25 milyar ABD doları yatırım yapacağız” dedi.
Borsa İstanbul’da en fazla yatırımcıya sahip ve son üç yılda en fazla temettü dağıtan şirket olduklarını söyleyen Doğan Korkmaz, “Tüpraş’ın yarattığı katma değere odaklanarak, paydaşlarımızın güven ve desteğiyle geleceğe yönelik sağlam adımlar atmaya özen gösteriyoruz. Bu anlayışla, disiplinli ve etkin finansman politikalarımızla güçlü bilançomuzun devamlılığını sağlayarak, sürdürülebilirlik yatırımlarımızı da kararlılıkla hayata geçirmeye devam edeceğiz” dedi.