Connect with us

Yenilenebilir Enerji

Sürdürülebilir Finans Forumu’nda Türkiye’nin Yeşil Dönüşümü İçin Yatırım Fırsatları Ele Alındı


İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye) ile UN Global Compact Türkiye’nin iş birliğiyle Sürdürülebilir Finans Forumu’nun 11’incisi, 11 Aralık’ta İstanbul Finans Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Finans sektöründe sürdürülebilirlik uygulamalarının ekonomi, çevre ve toplum üzerindeki etkilerinin değerlendirildiği Forum’un bu yılki teması “İklim ve Kalkınma Hedeflerine Uyumlu Finans” oldu.

Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Sayın Osman Çelik’in açılış konuşmasıyla başlayan Forum’da; iklim ve kalkınma hedeflerine uyumlu yatırım akışları, geçiş finansmanı, sosyal etki yatırımları, karbon piyasaları, yeşil tahviller ve dijitalleşme konuları değerlendirildi.

İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye) ile UN Global Compact Türkiye’nin iş birliğiyledüzenlenenSürdürülebilir Finans Forumu’nun 11’incisi 11 Aralık’ta İstanbul Finans Merkezi’nde gerçekleştirildi. Bu yıl “İklim ve Kalkınma Hedeflerine Uyumlu Finans” temasıyla düzenlenen Forumda, sürdürülebilir finansın geleceğini şekillendirmek üzere finans ve reel sektörün önde gelen başlıca temsilcileri bir araya geldi.

Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası, QNB Türkiye, Şekerbank, Türkiye İş Bankası ve Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nın ana sponsorluğunda ve İstanbul Finans Merkezi ev sahipliğindegerçekleştirilen Forum, 2013’ten bu yana finans sektöründe sürdürülebilirlik uygulamalarının ekonomi, çevre ve toplum üzerindeki etkilerinin tartışıldığı en kapsamlı platformlardan biri olmayı sürdürüyor.

Açılış Konuşmalarında Ortak Mesaj: “Dönüşümün Temeli Sürdürülebilir Finans”

Forum;

  • Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Osman Çelik,
  • UN Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Haluk Kayabaşı,
  • SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ediz Günsel’inaçılışkonuşmalarıyla başladı.

Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Osman Çelik yaptığı konuşmada, Türkiye’nin adil ve kapsayıcı bir yeşil finans ekosistemine sahip olması için yürütülen çalışmaları aktararak, şunları söyledi: “

“Küresel finansal mimari, iklim dostu yatırımları önceleyen yeni bir döneme girdi. Türkiye de bu dönüşümün aktif bir parçası. Uluslararası finans kuruluşlarıyla yakın iş birliği içinde, ülkemizin kalkınma önceliklerine hizmet eden finans modellerini hayata geçiriyoruz. Bu yıl uluslararası finansal kuruluşlardan sağlanan dış finansman tutarı 15 milyar doları aştı. Yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, sulama modernizasyonu, iklime dayanıklı tarım, düşük karbonlu ulaşım ve şehirlerin iklim risklerine karşı güçlendirilmesi gibi alanlarda projeleri destekliyoruz. Yayınladığımız Sürdürülebilir Finansman Çerçeve Dokümanı ile özel sektörün dönüşümüne de rehberlik ediyoruz. Ayrıca Ulusal Yeşil Finans Stratejisi ve Eylem Planımızla, 2053 net sıfır emisyon hedefimiz doğrultusunda adil, kapsayıcı ve yenilikçi bir yeşil finans ekosistemi inşa ediyoruz.”

UN Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Haluk Kayabaşı, konuşmasında “Sermayenin hızını ve yönünü doğru belirlemek, iklim eylemine yönelik hedeflerin başarısı için kritik. Mevcut gidişatla ilgili hiçbir şey yapmasaydık, bugün dünya 4 derecenin üzerinde bir ısınma patikasında olacaktı. Yani Paris Anlaşması işliyor ama yeterince hızlı değil. Geçici bir aşım neredeyse kaçınılmaz; fakat aşımın derinliği ve süresini bugünkü kararlar belirleyecek. Yıllık 1,3 trilyon dolar iklim finansmanı hedefine ulaşmak için bugünkü seviyenin en az beş katına çıkılması gerekiyor. Artık eksik olan tek şey, cesur finansal kararlar. Türkiye’nin COP31 Başkanlığı ve ev sahipliği ile Avustralya’nın müzakerelere liderlik edeceği iş birliği modeli; adil ve kapsayıcı bir iklim diplomasisi için önemli bir fırsat. Ancak beklentiler büyük ve bunların merkezinde karbon yoğun sektörlerin dönüşümünü destekleyecek güçlü politika ve finansman mekanizmalarının devreye girmesi yer alıyor” ifadelerini kullandı.

SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ediz Günsel yaptığı konuşmada, sürdürülebilir finansın dönüşümdeki rolünü vurgulayarak şunları söyledi: “Türkiye sürdürülebilirlik yolculuğunda somut adımlar atan ülkeler arasında ön sıralarda yer alıyor. Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları ve Yeşil Taksonomi ile sürdürülebilirlik raporlamasında, finansal piyasalarda ve iklim politikalarında bütüncül bir çerçeveye kavuştuk. Unutmayalım ki, finans olmadan dönüşüm olmaz. Dönüşüm olmadan kalkınma olmaz. Ve kalkınma sürdürülebilir olmadıkça geleceğimiz olmaz. Bu nedenle iklim ve kalkınma hedeflerine uyumlu bir ekonomik sistem inşa edilebilmesi için, finans sektörünün karbonsuzlaşma, enerji verimliliği ve sürdürülebilir yatırımlar alanındaki rolünün güçlenmesi gerekiyor. Türkiye’nin 2026 yılında COP31’e ev sahipliği yapacak olması ayrıca ülkemizde bu alandaki çalışmalara ivme kazandıracaktır. Bu forumun, yeni iş birliklerini ve sürdürülebilir finansın gelecekteki fırsatlarını şekillendirmek için önemli bir platform sunduğuna inanıyorum.”

Panellerde Geçiş Finansmanı, SKA Yatırımları ve Karbon Piyasaları Ele Alındı

Bu yılki Forum programında, sürdürülebilir finansman alanındaki kritik başlıklara odaklanan iki ana panel düzenlendi.

1. Panel — “Geçişin Finansmanı: Riskten Fırsata Dönüşüm”

Forum kapsamında “Geçişin Finansmanı: Riskten Fırsata Dönüşüm” başlığıyla düzenlenen panelde, TKYB, QNB Türkiye, Şekerbank, İş Bankası ve IFC’nin üst düzey temsilcileri konuşmacı olarak yer aldı. Panelde finansmanın yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği odağında kullanımı, teknolojinin emisyon azaltımına katkısı, bankaların KOBİ gibi küçük ölçekli şirketlere yol arkadaşlığı yapmasının önemi başlıkları ele alındı.

TKYB, Genel Müdür Yardımcısı ve Sürdürülebilirlik Etki Lideri Seçil Yıldız konuşmasında,

Türkiye’nin Net Sıfır hedeflerine ulaşabilmesi için enerji, sanayi, binalar ve ulaştırma gibi yüksek emisyonlu sektörlerde kapsamlı ve iyi yapılandırılmış dönüşümlere öncelik verilmesi gerektiğini vurguladı. Yıldız, Yeşil Taksonomi ve Emisyon Ticaret Sistemi ile bankacılıkta ölçülebilir etki göstergelerinin önem kazandığını; TKYB’nin proje ve portföy bazlı sera gazı emisyon hesaplamaları ile sonuç odaklı etki ölçüm metodolojilerini uyguladığını belirtti. Ayrıca kamu-özel iş birliklerinin geçiş finansmanında ortak standartlar ve risk paylaşımı yoluyla etkiyi ölçeklendireceğini ifade etti

QNB Türkiye, Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı, Uluslararası Bankacılık & Hazine Satış Yönetici Direktörü Yeliz Ataay Arıkök, “Türkiye’nin Net Sıfır 2053 hedefi, bankacılık sektörünün rolünü kökten değiştiriyor. Bu dönüşümde bankalar, artık yalnızca finansman sağlayan değil; sanayiden KOBİ’lere tüm ekonominin karbonsuzlaşma sürecinin temel ortakları haline geliyor. QNB Türkiye olarak biz de geçiş finansmanını, iklim risklerini azaltan, rekabet gücünü artıran ve yeni iş fırsatları yaratan stratejik bir kaldıraç olarak görüyoruz. 2050 net sıfır hedefimiz ve uluslararası iş birliklerimizle, yüksek emisyonlu sektörlerin ve KOBİ’lerin adil, planlı ve ölçülebilir dönüşümünü desteklemeye kararlıyız. 2026 yılının Kasım ayında Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenlenecek COP31 İklim Zirvesi’nin, geçiş finansmanında önemli bir dönüm noktası haline gelmesini ümit ediyoruz” dedi.

Şekerbank, Sürdürülebilir Finansman Grup Başkanı Aslıhan Gemici ise yaptığı konuşmada; “Şekerbank olarak, KOBİ’lerin, çiftçilerin ve özellikle yerel ekonominin dönüşümünde finansmanın erişilebilir ve kapsayıcı olmasının belirleyici olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle finansmanı, üretim modellerini dönüştüren; verimlilik, iklim riski dayanıklılığı ve sosyal etki yaratan bir ortaklık aracı olarak ele alıyoruz. Uluslararası Finans Kuruluşlarından sağladığımız uzun vadeli yurtdışı kaynağın önemli bölümünü ise sürdürülebilir tarım ve KOBİ’lerin finansmanı, enerji verimliliği, sürdürülebilir tarım, kadın girişimciliği ve bölgesel kalkınma odaklı çözümlere aktararak, reel sektörün yeşil dönüşüm yolculuğunda uzun vadeli bir iş ortağı olmayı sürdürüyoruz. Geçiş finansmanı yaklaşımının, dönüşüm planı olan işletmeleri desteklemek açısından önemli bir fırsat sunduğunu düşünüyoruz. İklim ve kalkınma hedeflerine uyumlu bir ekonominin ancak finansal kurumların ortak çabası, bilgi paylaşımı ve aynı hedefe yönelik birlikte öğrenmeyle mümkün olacağına inanıyor; bu forumu sektörün geleceğine yönelik güçlü bir diyalog zemini olarak görüyoruz” dedi.

Türkiye İş Bankası, Sürdürülebilirlik Stratejisi ve Yönetişimi Birim Müdürü Derya Sargın Malkoç, “Regülasyonlar bizim için salt bir ‘uyum’ konusu değil; iş modelimizi geleceğe hazırlayan, veri kalitemizi ve yatırımcı güvenini artıran stratejik bir hızlandırıcı olarak rol oynuyor” sözlerini kullandı.

2. Panel — “SKA Yatırımları: Amaçtan Etkiye”

“SKA Yatırımları: Amaçtan Etkiye” başlıklı ikinci panelde ise TSKB, Arçelik, Enerjisa ve EBRD temsilcileri, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na ulaşmada finansmanın rolü üzerine değerlendirmelerde bulundu.

TSKB Genel Müdür Yardımcısı ve Sürdürülebilirlik Lideri Meral Murathan konuşmasında, “Mevcut küresel eğilimler dikkate alındığında, 2030 yılı için belirlenmiş SKA’lara 2050 yılında dahi tamamıyla ulaşılması mümkün görünmüyor. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) gelişmekte olan ülkelerdeki SKA yatırım açığının 2030 yılına kadar yıllık 4 trilyon ABD dolarına ulaşacağını tahmin ediyor. Her ne kadar finansman açığı SKA’lara ulaşamamada kritik bir sebep olsa da finansmanın da tek başına yeterli olmayacağını, bu ivmeyi yalnızca bankalarla değil özel sektör, kamu ve STK’ları da dahil ederek çok paydaşlı ve çok boyutlu bir şekilde ele almamız gerektiğini düşünüyorum” ifadelerine yer verdi.

Panelde ayrıca reel sektörden Arçelik Küresel Finans ve Kurumsal Risk Yönetimi Direktörü Mine Şule Yazgan ve Enerjisa Enerji, Hazine, Risk, Yatırımcı İlişkileri ve Vergi Direktör Cem Gökmen Gökkaya ile EBRD, Türkiye Finansal Kurumlar Direktör Yardımcısı Oksana Yavorskaya, özel sektördeki SKA yatırımlarına farklı bir perspektiften baktı.

Sinan Canan’dan İlham Veren Konuşma: “Dayanıklılığın Kalbinde İnsan Var”

Forumun en çok ilgi gören bölümlerinden biri ise Prof. Dr. Sinan Canan’ın gerçekleştirdiği “Zihinsel Anti-Kırılganlık, Kurumsal Dayanıklılık: Sürdürülebilirlikte İnsan Faktörü” başlıklı konuşma oldu.

Canan, finansal ve teknolojik dönüşümün ötesine geçerek kurumların ve bireylerin insani dayanıklılığına odaklanan yaklaşımıyla tüm salonun dikkatini topladı. Sürdürülebilirlik politikalarının insan davranışı, psikoloji ve kurum kültürünü içermesi gerektiğini vurgularken şirketlerin değişim baskısı altında anti-kırılgan yapılara dönüşmesinin ve belirsizlik dönemlerinde dayanıklılığı artırmanın yolunun insani kapasiteyi güçlendirmekten geçtiğini ifade etti.

Etkinliğin sonunda ise kapanış konuşmasını Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı İbrahim Ömer Gönül gerçekleştirdi. Gönül, konuşmasında şu mesajları verdi: “Sürdürülebilir finansman araçları, ekonomilerin istikrarı ve şirketlerin sağlıklı finansal sonuçlar alması açısından önemli bir role sahip. Bugüne kadar 600 milyar liranın üzerinde yeşil ve sürdürülebilir temalı borçlanma araçları ihracı gerçekleştirildi. Dijitalleşme, sürdürülebilir finansı şeffaflık ve erişilebilir veri yönetimi açısından pozitif etkiliyor. Biz de sermaye piyasalarının daha güvenilir, şeffaf ve tabana yayılan bir alan olması için dijitalleşme çalışmalarımıza hız veriyoruz. Bugün gerçekleştirdiğimiz Sürdürülebilir Finans Forumu’nun, Türkiye’nin yeşil dönüşüm sürecinde farkındalığı ve iş birliğini daha da güçlendireceğine inanıyorum.”

Tıkla Yorum Yap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yenilenebilir Enerji

YEKA Yönetmeliğinde Ortaklık Yapısı Değişiklikleri için Yeni Düzenleme


YEKA (Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları) yarışmasını kazananın doğrudan ortaklık yapısı değişiklikleri, elektrik üretim tesisinin tamamı işletmeye alınıncaya kadar Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın onayına tabi olacak.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının “Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliği” Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Buna göre, YEKA yarışmasını kazananın doğrudan ortaklık yapısı değişiklikleri elektrik enerjisi üretim tesisinin tamamı işletmeye alınıncaya kadar Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın onayına tabi olacak.

Ayrıca, elektrik enerjisi üretim tesisinin tamamı işletmeye alındıktan sonra yapılacak doğrudan ortaklık yapısı değişiklikleri için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bildirim yapılması yeterli olacak.

Önlisans başvurusu yapmaya hak kazanan tüzel kişi ve bağlantı kapasitesi, önlisans verilmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna (EPDK) bildirilecek.

Bu tüzel kişi bildirim tarihinden itibaren 15 iş günü içerisinde EPDK’ya önlisans başvurusu yapmak zorunda olacak.

Biyokütle başvurularında teknik değerlendirme güncellendi

Öte yandan, biyokütle enerjisi kaynaklı elektrik üretim başvurularının teknik değerlendirilmesini içeren yönetmelikte değişikliğe gidildi.

Bakanlığın “Biyokütle Enerjisine Dayalı Elektrik Üretimi Başvurularının Teknik Değerlendirmesine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmeliği” Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Buna göre, yönetmelikte geçen yardımcı kaynak ifadesi “Birden çok kaynaklı elektrik üretim tesislerinde önlisans veya lisans başvurusunda kullanılan ana kaynak türünde olmamak üzere, ana kaynak dışındaki diğer kaynak ya da kaynakları ifade eder.” şeklinde tanımlandı.

Başvuruların teknik değerlendirilmesi kısmında “tadil başvurularının” ibaresinden sonra gelecek şekilde “ve yardımcı kaynağı biyokütle olan başvuruların” ibaresi eklendi.

Ayrıca “karar tarihinden itibaren en geç 30 iş günü içerisinde” ibaresi “alınan kararlar” şeklinde değiştirildi.

Continue Reading

Sektörel

Bayraktar: Türkiye’nin 10 milyar Metreküp Gaz İhracat Kapasitesi Var


Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Türkiye’nin yıllık 70-80 milyar metreküp doğal gaz tedarik edebilecek altyapıya ulaştığını belirterek, “Biz 10 milyar metreküpün üzerinde gazın ticaretini yapabilecek bir noktadayız.” dedi.

Bakan Bayraktar, İstanbul’da gerçekleştirilen 15. Türkiye Enerji Zirvesi özel oturumunda sektör gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye’nin sondaj ve sismik gemileriyle dünyadaki dördüncü büyük filoya sahip ülke haline geldiğini aktaran Bayraktar, Karadeniz’de hidrokarbon arama ve üretim faaliyetlerinde birinci fazın bitirildiğini söyledi.

Karadeniz’de 2026’ya kadar yeni sondajlar

Bayraktar, konutlarda ve sanayide doğal gaz tüketiminin arttığına, doğal gazdan elektrik üretiminin de yükseldiğine dikkati çekerek, “Bu sene itibarıyla yaklaşık 60 milyar metreküp gaz tüketeceğiz.” dedi.

Gelecek yıl üretimin iki katına çıkararak yaklaşık 8 milyon hanenin doğal gaz ihtiyacının karşılanabileceğini işaret eden Bayraktar, şu ifadeleri kullandı:

“2028 hedefimiz 40 ila 45 milyon metreküp günlük üretim, 16-17 milyon hanenin doğal gazını kendi ihtiyacımızla karşılayabilmek. Karadeniz gazı şu anda bizim en önemli milli projelerimizin başında geliyor. Gabar petrolü için çalışmalarımız yoğun şekilde devam ediyor. 80 bin varil günlük üretimimiz var. Gabar, petrol ithalatını en az 2 milyar dolar aşağı çekiyor. Bunlar bizim için, ekonomimiz için çok hayati konular.”

Enerji konusunda yeni müjdeler için çalışmaların devam ettiğine değinen Bayraktar, “Özellikle Karadeniz’de bu yıl 6 derin deniz sondajı yapmayı planlıyoruz. Bunu yapabilmek için 5. sondaj gemimiz şu anda Türkiye’de. Muhtemelen 2026 başından itibaren operasyona hazır hale gelecek. Karadeniz’de bu 6 sondajla hem Batı Karadeniz’de hem Orta Karadeniz’de hem de Doğu Karadeniz’de yapacağımız sondajlarla petrol ve doğal gaz arayacağız. Bunlardan sonra ancak bir müjde gelebilir.” değerlendirmesinde bulundu.

– Türkiye’nin doğal gaz arz güvenliğinde tehlike yok

Bayraktar, yıl sonunda süresi dolacak yaklaşık 22 milyar metreküplük doğal gaz ithalat sözleşmesinin bir yıl daha uzatıldığını belirterek, “Bu anlamda Türkiye, TürkAkım ve Mavi Akım üzerinden süresi dolan 21,75 milyar metreküplük kontratı bir yıl daha uzattı. Türkiye’nin arz güvenliğinde bu açıdan bir risk yok. Söz konusu gaz BOTAŞ tarafından alınıp Türkiye’ye getirilecek.” diye konuştu.

Türkiye’nin doğal gaz iletim şebekesinin oldukça güçlü olduğunu vurgulayan Bayraktar, “BOTAŞ’ın bugün 20 bin kilometrenin üzerinde iletim hattı bulunuyor. Dağıtım tarafı ise sektör özel sektör eliyle büyüdü. Bu, Türkiye’nin sessiz devrimlerinden biri. Bugüne kadar 220 bin kilometrenin üzerinde doğal gaz dağıtım hattı inşa edildi.” ifadelerini kullandı.

Bayraktar, Türkiye’nin doğal gaz depolama kapasitesinin de hızla arttığını vurgulayarak, “Depolama açısından Türkiye’nin geldiği nokta 6,3 milyar metreküp. 2030’lara geldiğimizde ihtiyacımız olan gazın en az yüzde 20’sini depolayabilir hale gelmemiz gerekiyor. Hedefimiz bu.” dedi.

Türkiye’nin 161 milyon metreküplük günlük gazlaştırma kapasitesini 200 milyon metreküpe çıkarma hedefi bulunduğunu aktaran Bayraktar, “İki yeni FSRU daha sistemimize girebilir. Dolayısıyla tüm bunlarla birlikte Türkiye’nin ihracat imkanları artacak. Bunu sağlayabilmek için gazı doğru zamanda, doğru fiyatla alıp depolayabilmek büyük önem taşıyor. Ancak depolamada biraz daha hızlı gitmemiz gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Bayraktar, Türkiye’nin yıllık 70-80 milyar metreküplük gazı tedarik edebilecek bir altyapıya ulaştığını belirterek, “Biz 10 milyar metreküpün üzerinde doğal gaz ticaretini yapabilecek bir noktadayız.” dedi.

Bayraktar, Son Kaynak Tedarik Tarifesi (SKTT) uygulamasının belli bir gelir düzeyinin üzerindeki vatandaşlar için revize edildiğini belirterek, “EPDK’nin aldığı karar 4 bin kilovatsaat. Bunu muhtemelen 2026’da bir kademe daha aşağı çekebiliriz.” ifadesini kullandı.

Gelecek yıl da benzer bir yapının uygulanacağını aktaran Bayraktar, “Yüzde 18-20 civarında beklenen bir enflasyon var. Bizim fiyat ayarlamalarımız da bu minvalde olacak. Bunun dışında SKTT benzeri bir uygulamayı doğal gazda, tüketim esaslı olarak 2026’da düşünmeye devam ediyoruz.” diye konuştu.

Nükleer enerji projelerinde ilerleme

Bayraktar, Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin (NGS) ilk reaktörünün devreye alınma sürecinin salgın, yurt dışından gelecek ekipmanların gecikmesi gibi sebeplerden uzadığını belirterek, “İnşallah bunu yapacağız. İlkini yapmak çok önemli, değerli. Türkiye bu sayede çok ciddi bilgi birikimine, tecrübeye sahip oluyor. 2025 yılı ikinci çeyrek sonu itibarıyla Akkuyu NGS’de yaklaşık 10,6 milyar dolarlık yerliliğe ulaştık. Santralin inşaatında yüzde 56 yerlilikteyiz şu anda.” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin küçük modüler reaktörler dahil bütün kollardan nükleer enerji sektörünü geliştirmeye çalıştığını dile getiren Bayraktar, Sinop’a yapılacak nükleer santral konusunda görüşülen ülkeler olduğunu ancak henüz anlaşma yapılmadığını söyledi.

Bayraktar, Güney Kore ile mutabakat zaptı imzaladıklarını anımsatarak, “Önümüzdeki 6 ay onlarla yoğun çalışarak bir noktaya gelmeyi hedefliyoruz.” dedi.

Trakya’ya yapılacak nükleer santral konusunda da Çin ile görüşüldüğünü ve ABD’li firmaların da Türkiye’de nükleer enerji santrali projeleriyle ilgilendiğini belirten Bayraktar, “Belki üçlü, dörtlü konsorsiyumlarla Sinop ve Trakya bu şekilde kurulabilir.” dedi.

YEKA yarışmaları ve elektrik altyapısı yatırımları

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından bugün düzenlenen rüzgar enerjisi santrallerine yönelik Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) yarışmasına da değinen Bayraktar, “Toplam 208 milyon avroluk bir katkı bedeli ödemeyle bu ihaleler 6 yarışma sahiplerini buldu. 1,1 milyar dolarlık bir yatırım yapılacak. 2 hafta önceki yaptığımız YEKA GES yarışmalarıyla beraber toplam 309 milyon avro katkı bedeli bu yarışmalarda gelmiş oldu. Yatırımcılarımızdan beklentimiz bunların bir an önce hayata geçmesi.” değerlendirmesinde bulundu.

Elektrik altyapısının da enerji yatırımlarıyla birlikte güçlenmesi gerektiğini vurgulayan Bayraktar, “TEİAŞ’ın, sistem operatörümüzün, dağıtım şirketlerinin artık yeni bir sistem işletmeciliğine geçmesi lazım. Onların da kendilerini güncellemesi lazım. Türkiye genelinde iletim altyapısına biz yaklaşık 30 milyar dolarlık yatırım planlıyoruz. Bunlar önem arz ediyor.” diye konuştu.

“Öz tüketim amaçlı lisanssız projelerde iyileştirmeye gidilecek”

Bayraktar, öz tüketim amaçlı lisanssız projelerde iyileştirmeye gidileceğini belirterek, “2026’da özellikle çatı uygulamaları başta olmak üzere, kendi ihtiyacı için tesis kurmak isteyen ve ürettiği fazla elektriği sisteme satma zorunluluğu olmayan yatırımcılar için alan açmayı hedefliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Çatı uygulamaları ve öz tüketim amaçlı projeler için kapasite tahsisini açmayı hedeflediklerine işaret eden Bayraktar, “Hibrit tesislerin kapasite tahsisi de bu kapsamda olacak. Rüzgar santrallerinde ise mevcut kurulu güç içinde teknik olarak kapasite artışı yapılabilecek alanlarda yeni tahsislere gideceğiz. Elbette teknik kısıtlar da söz konusu, bu nedenle sınırsız bir alan yok.” bilgisini paylaştı.

Continue Reading

Güneş Enerjisi

Sokak lambaları elektrik üretecek, her direk bir GES’e dönüşecek!


Nu Teknoloji, hücresel olmayan 5G entegre mikroinverterli Direk GES teknolojisiyle aydınlatma altyapısında yıllık 1 milyar dolara ulaşan enerji faturasını sıfırlayabilecek kapasitede bir sistem geliştirdi.

Nu Teknoloji’nin mühendislik ekibi tarafından tasarlanan hücresel olmayan (non-cellular) 5G entegre mikroinverterli Direk GES (Güneş Enerjili Aydınlatma Direği Sistemi) teknolojisi, şehir içi aydınlatma direklerini mikro ölçekte kendi elektriğini üretebilen güneş enerji santrallerine dönüştürmeyi mümkün kılıyor. ‘Her direk bir GES’ yaklaşımıyla tasarlanan bu sistemde, şehir aydınlatma direklerine entegre edilen fotovoltaik paneller ve mikroinverter modülleri, şebekeden tamamen bağımsız çalışıyor. Gündüz üretilen elektrik mikro ölçekte depolanarak, gece boyunca aydınlatma için kullanılıyor.

Sistemin haberleşme altyapısı ise non-cellular 5G (DECT NR+) teknolojisiyle sağlanıyor. Her bir inverter, SIM karta ihtiyaç duymadan diğer birimlerle kablosuz olarak iletişim kuruyor. Böylece merkezi bir veri platformuna sürekli veri aktarımı sağlanırken; sistemin enerji üretimi, arıza durumu, sıcaklık seviyesi ve genel performansı da anlık olarak izlenebiliyor. Her bir aydınlatma direği, uzaktan kontrol edilebilen, akıllı bir enerji birimine dönüşebiliyor ve şehir çapında dağıtık, esnek ve sürdürülebilir bir mikro enerji ağı kurulmasına imkan sağlıyor.

Nu Teknoloji’nin tamamen yerli mühendislikle yürüttüğü uzun soluklu Ar-Ge çalışmalarının ürünü olan bu çözüm, geleneksel solar armatür uygulamalarından önemli ölçüde farklılaşıyor ve mevcut solar aydınlatma ürünleriyle kıyaslanamayacak ölçüde ileri teknoloji içeriyor. Sistem, özgün mikroinverter mimarisi,  enerji yönetim algoritmaları ve 5G tabanlı haberleşme altyapısıyla klasik solar armatürlerin aksine şehir ölçeğinde dağıtık bir enerji ağı kurabilen yeni bir teknoloji kategorisi oluşturuyor.

Enerji maliyetleri düşecek!

Türkiye genelinde yalnızca yol ve sokak aydınlatması için yılda yaklaşık 1 milyar dolar harcanıyor. Nu Teknoloji, geliştirdiği yerli teknolojiyle şehir aydınlatma altyapısının enerji maliyetinin düşürülmesine katkı sağlıyor. Bu yeni sistem, belediyelerin ve kamu kurumlarının en yüksek kalemlerinden biri olan aydınlatma elektrik giderlerini sıfırlamaya aday…

Kentsel enerji ekonomisinde dönüşüm başlıyor

Bu teknoloji yalnızca bir tasarruf çözümü değil; aynı zamanda enerji güvenliği, karbon emisyonunun azaltılması, altyapı dayanıklılığı ve akıllı şehir dönüşümü gibi birçok stratejik alanda katkı sağlamayı hedefliyor. Yeni sistem sayesinde, belediyelerin operasyonel enerji maliyetleri çarpıcı biçimde düşüyor, 81 ildeki tüm aydınlatma direkleri enerji üreticisine dönüşüyor. Ulusal ölçekte enerji verisi merkezi platformda toplanabiliyor, Yeşil Mutabakat ve 2053 Net Sıfır hedeflerine katkı sağlanıyor.

Erkut Alkaya: “Türkiye aydınlatma enerjisinde kendi kendine yeten ilk ülkelerden biri olabilir.”

Konuyla ilgili görüşlerini paylaşan Nu Teknoloji CEO’su Erkut Alkaya şunları söyledi: “Türkiye genelinde yaklaşık 13 milyon aydınlatma direği var. Gece çalışıyor, gündüz atıl durumda kalıyor. Biz, bu yapıyı yeniden düşünerek her direği enerji üreten, veri paylaşan ve haberleşen birimlere dönüştürmeyi hedefledik. Geliştirdiğimiz bu teknolojiyle yalnızca bir enerji çözümü sunmuyoruz; şehirlerin dijitalleşmesini enerji temelli bir omurga üzerinden yeniden kurguluyoruz.

Direk GES yaklaşımı ve 5G entegre mikroinverter yapısıyla enerji bağımsızlığı, sürdürülebilirlik ve akıllı yönetim alanlarında somut bir adım daha atıyoruz. Bu sistemle birlikte yıllık yaklaşık bir milyar dolarlık bir yük, kamu bütçesi üzerinden kaldırılabilir. Sağlanan kaynak kalkınmanın temel dinamiklerine aktarılabilir. Bu yalnızca bir teknoloji değil, ülkemizin dijital ve yeşil dönüşüm hedeflerine yönelik stratejik bir katkıdır

. 81 ilin tüm aydınlatma direkleri kendi elektriğini üretir hale geldiğinde Türkiye, aydınlatma enerjisinde kendi kendine yeten ilk ülkelerden biri olabilir. Hatta akıllı şehir yönetiminde Türkiye’yi bölgesel liderliğe taşıyabilir. Bu çözüm aynı zamanda kamu bütçesi yönetimi, enerji arz güvenliği ve iklim politikalarına katkı açısından da uzun vadeli bir model sunuyor.”

Continue Reading

En Çok Okunanlar